5 Kasım 2012 Pazartesi

Don't Panic!

Panik atak hastalığı olarak bilinen, heyecan ve stresin yoğun yaşandığı sempatik sinir sistemi rahatsızlığının neden ve sonuçları üzerine yapılan çalışmalardan yeni sonuçlar elde edildi.
Kalp çarpıntısı, aşırı terleme ve titremeyle gelen nöbetlerin ardından zihni saran ölüm korkusu, panik atak hastalarına oldukça zor anlar yaşatıyor. Hastalığın nedeni olarak geçmişte bastırılmış korku ve panik anlarının bilinç altına yerleşmesi, daha sonra aynı olayla karşılaşıldığında beynin deja-vu'su ve ataklar silsilesinden ibaret olduğu belirlenmiştir. Bu atakları yaşayan insanların nörokimyası ile yaşamayan insanlar karşılaştırıldığında büyük ölçekli farklılıklar gözlemlenmiştir. Örneğin sodyum lactate enjekte edilerek ya da karbon monoksit solutarak eğilimli bir insanda panik atak oluşturulabilir. Bu iki madde de kişinin aşırı soluk alıp verdiğinde olduğu gibi kandaki PH değerinde ani bir düşmeye sebep olur. Beyin işlevleri normal olan insanlar ve anti depresif alan panik atak hastaları bu maddelere duyarlı değildirler.
Nörologlar panik ataktan sorumlu beyin bölgesinin sağ parahippocampal gyrus olduğunu düşünüyorlar. Panik atağa eğilimli insanların beyinlerindeki PET taramalarından alınan sonuçlarda, bu insanların limbik sisteminin bu alanda aşırı bir kan akışı olduğu yani oksijen emiliminin çok fazla olduğu ve normalden fazla şeker tükettiği bulundu. Tedavisinde ise anti-aksiyete ilaçları, psikoterapiler ve nefes egzersizleri yatıyor. Yapılan doğru nefes alış-verişinde düşürülen tansiyonun, beyindeki kan akış hızını yavaşlatarak daha az şeker yakımına yol açar. Bu şekilde panik atak tedavisinde kişisel başarı artmış, ilaçlara ve psikoterapistlere olan ihtiyaç azaltılmış olur.

Tuğçe Güngör