
Kültür sözcüğünün nereden geldiğine baktıktan sonra kültürün tanımını yapmakta yarar var. Aslında kültürün 160’a yakın tanımı var ve hepsini burada açıklamak imkansız. En yaygın olarak kullanılan kültür tanımını ise şöyle söyleyebiliriz:’’ sosyal olarak kuşaktan kuşağa aktardığı maddi ve maddi olmayan ürünler bütünüdür diyebiliriz.’’
Kültür, bizi saran insanlardan öğrendiğimiz toplumsal bir mirastır. Kültürün oluşmasından iki temel süreç vardır; birinci süreçte insan pasif ve alıcı bir konumda yer edinir. İnsan yaşadığı coğrafi yerleşkede, beslenme ve barınma ihtiyaçlarını karşılıyordur. Doğayla kurulan bu ilişki, yani ihtiyaçları doğrultusunda edindiği bilgi, dili, davranışları ve maddi üretim ve tüketim aletleri kültürün oluşturulmasında birinci aşama olarak karşımızda yer alıyor. İkinci süreçte insan alıcı durumdan çıkar ve üretmeye başlar; yani yaşadığı çevreye aktif bir güç olarak katılır. İlk aletlerin yapılması ile sınırlı olarak başlayan Neolitik Çağ ile birlikte hız kazanmıştır. Kültür birikimle birlikte ivmesi artan toplumsal yapı bileşenidir. Giderek her nesil miras aldığı kültüre maddi ve manevi bir katkı yapar ve onu kendinden sonrakilere miras bırakır.
Kültürel gelenekler, biyolojik temelli arzu ve gereksinimler dahil olmak üzere doğal görüngülere el koyar ve onları tikel doğrultuda yönlendirir. Kültürler başat iktisadi kuvvetleri, örüntüleri, anahtar simgeleri ve çekirdek değerleri aracılığıyla örüntülenir ve bütünleşir.
Topluluklar tarihi süreç içerisinde değişim ve dönüşüm faktörü olmasına rağmen belirli özelliklerini bir sonraki kuşağa aktarmayı başarmışlardır. Burada güçlü bir kültür yapısı olan Kürt toplumunun Düğün ve Evlenme geleneğinden bahsetmek istiyorum.
Kürt toplumsal yapısı, iktisadi ve siyasi anlamda kapalı bir yapıya sahiptir ancak her toplumda aile toplumsal bir kurumdur ve bunu oluşturmak ve geliştirmek için bir takım değerler ilişkisi bulunmaktadır. O nedenle bu konuyu incelerken iktisadi yapının belirleyici özelliğini esas almak durumundayız. Bu anlamda Kürtler toplumsal değer ilişkisinde erkek egemen bir toplumun ürünü olduğu için belirleyici güç erkektir. Eş seçimi yapılırken erkekler kadınlara nazaran daha iyi bir konumdalar. Evlilik aşka ve sevgiye dayalı olmasına rağmen görücü usulü daha belirgin bir özellik taşımaktadır. Karşı cinse olan aşk teması genellikle ikinci şahıslar aracılığı ile iletilir. Bunun sebebi de burada ayıplama, utanma duygusu toplumsal yapının kendi özellikleri sonucu olarak ortaya çıkması ve psikolojik çizgideki rolünün önemli olmasından kaynaklanır. Bunun yanında bu aşk temasını pekiştirmek anlamında çiftler tarafından sevgiye dayalı şarkılar dile getirilerek, mendil verilerek sevgi ilişkisi sunulmaktadır. Akraba evlilikleri mevcut ekonomik değerler ve toprak elde etme ihtiyacı sonucu sıkça görülmektedir.
Evlilik olgusunu inceleyecek olursak nişan birbirini seven veya aileler tarafından birbirine uygun görülen çiftin bir araya gelmesi için atılan ilk adımdır. Ayrıca Kürt gelenek yapısında söz kesme olayında vardır ki buda nişan da olduğu gibi çiftler için evliliğe atılan ilk adım olarak yorumlanmaktadır.
Kız istemede iki taraf vardır ve kendilerine uygun iç hukuk ilişkisi mevcuttur. Bu taraflardan biri olan erkek tarafı kız istemeye giderken belli hazırlıklar yapar. Hazırlıkların ilki davetiye dağıtmaktır.
Kürt toplumsal yapısının özelikleri itibari ile başlık alma ilişkisi de vardır. Toplumda kapalı sosyo-ekonomik üretim ilişkisi belirleyici olmasından kaynaklı başlık parası bir ekonomik değer olarak karsımıza çıkmaktadır. Aynı zamanda bu özellik sonraki süreçlerde kapitalist üretim ilişkisinin gelişimi ile birlikte kırılmaya uğramıştır.
Baslık belirli bir para ve ziynet eşyası gibi değerler olarak belirlenir. Her iki taraftan da kız ve oğlan babası olmak üzere iki kişi bulunur. Bazı durumlarda ikinci şahıslar nezrinde vekil tayin edilmektedir ki bunun da kendine has kuralları vardır. Örf ve adetlere uygun davranış biçimleri iç hukuku belirler. Dini motiflerin on plana çıktığı da görülmektedir. Baslık parası pazarlığında olduğu, neredeyse ilişkiler yumağı içinde gelişen davranışlar belli noktalarda tıkanıklık bile oluşturmaktadır.
Kız istemenin belli kuralları vardır. Görevlendirilen babalar arasında önce parasal bir değer belirlenir. Bir araya gelen toplulukta münazara yapılır. Davet edilen bireyler de bu anlamda katkı sunarlar. Belirli bir zaman aralığından sonra taraflar bir anlaşmaya varırlar. Artık hısım akraba ilişkisi başlamıştır ve birbirlerini tebrik ederler. Ayrıca Allah’ın rızasını almak için inanç temelinde dualarda okunarak böylece Allah’ın emri yerine getirilir ve buna ilişkin Allah aşkına şerbet içilir. Bir tepsinin üzerine üzeri havlu ya da örtü ile örtülen üç bardak şerbet baba ya da vekil olan kişiye ayrıca Allah’ın emrini kılan konumunda olan dini görevli kişiye ikram edilir.
Düğünün anlamı iki kişinin evliliklerini resmîleştirmek için yakınları ve çevresi ile yaptıkları kutlamalardır bu sekliyle çiftlerin birlikteliği ve doğacak çocukların meşru zeminde hukuksal boyut kazandırmak adına da yapılır.
Evlilikte nikâh olgusu vardır. Kapalı sosyo-ekonomik yapıya sahip olan toplumlarda ise inanç temeline dayalı imam nikâhı olmakla beraber halen modern toplumda inanç duygusuna dayalı nikâhta varlığını korumaktadır. Nikâh en ilkel anlamı ile duyurmak ilan etmektir. Kürt geleneksel yapısında ayrıca birden fazla es ile evlilik ve karşılıklı kişilerin evlilik için değişim olayı evliliği vardır.
Kürt kültüründe düğün geleneği çok çeşitli ve renklidir. Bunlardan biri; düğün habercisi diye nitelendirdikleri bir erkek kızın ailesine gönderilir ancak seçilen kişinin düğün habercisi atılgan ve uyanık olması gerekir. Geleneğe göre bu kişiye espri anlamında tuzak ve alay etme kurgusu uygulanır. Düğün evi yanlış tarif edilir. Hayvan ahırları gibi mekânlarda hapis edilir ve erkek tarafından hediye karşılığı ile karsı tarafına verilir. Çok yönlü espri kültürünün mevcudiyetinin yanı sıra erkek tarafına üstünlük sağlamak manasında bir mesajda sunulmaktadır.
Düğün öncesi erkek tarafından yola koyulan düğün kervanı belirli bir güzergâh dahilinde atlı olarak hareket eder. Ancak bu kervanda kendine uygun gelenek anlamında bir işleyiş vardır. Kıla ismi verilen (Atlı kişiler; düğün evine müjde-haber verirler) kendi aralarında bir yarış düzenleyerek, birinci gelen kişi için hazırlanan kırmızı renkli Şama atın boyuna bağlanır. Bu gelenek toplumun kendi içinde kişinin ustun olması anlamını da taşımaktadır.
Yine buna bağlı olarak oynanan Cirit oyunu geleneği de vardır. At üzerinde oynanan bu oyunun kuralı iki gruptan oluşmasıdır.. Atlı kişiler ağaç dallarından hazırlanan ciritleri kendi gurubundan karsı guruba atmak için atını dörtnala süratli bir şekilde sürer, ciridini atarak kendi gurubuna geri döner. Bu oyunu yaparken attığı ciridin isabetli olmasına dikkat etmesi şartı vardır. Aynı şekilde diğer grupta buna ciritle karşılık verir. Buradaki amaç cirit darbesini almamaktır. Cirit oyunu zaman zaman düğün olmadan da oynanabildiği gibi genellikle düğün törenlerinde oynanmaktadır..
Kökleri eskiye dayanan ve her toplumsal yapıda olan misafir geleneği Kurt toplumunda da vardır ve Kürtler misafirperverlik yönleriyle de diğer toplumlar tarafından özelikle bilinirler. Düğün törenlerinde gelen konuklar en iyi şekilde ağırlanırlar. Müzik ve enstrüman olarak ise davul - zurna kullanılmaktadır düğünlerde.
Yerel dilde yare, çepki,tezirme,delilo,semamé,kipki,qilki,meymané vb.isimleri olan folklorik çok çeşitli oyunlarıyla kendi içinde toplumun ruhsal ve sosyal yaşamının zenginliklerinin birer yansıması olmuştur.
Evden çıkarılmadan önce genellikle erkek kardeş tarafından(Aile bireyleri içinden görevlendirilen herhangi bir kişi de olabilir) gelinin beline bağlanan kemer de yine Kürt düğün geleneği içindedir. Kapı tutma geleneğini de unutmamak gerek bu arada. Gelinin alınması anında kız tarafından biri kapıyı açmakta zorluk çıkarır burada amacı hediye ile ödüllenmek istemesidir. Gelinin ati ( zaman içerisinde at yerini arabaya bırakmıştır) gelin evden çıkmadan önce kırmızı sarı yeşil renklerden oluşan puşi ile süslenilir. Bakır metalden yapılan kazan ters çevrilerek bir tahta kasık oyuk tarafı kazana gelecek şekilde bırakılır. Gelin atına binerken bunu bir basamak gibi kullanmaktadır.. Gelinin, iyi ve sağlıklı çocuklar dünyaya getirmesi amacı ile oradaki tahta kasığın kırılması gerekmektedir. Buna benzer başka gelenekler de vardır.
Düğün kervanının geldiği yönü değiştirmesi şarttır; ikinci bir güzergâh ile araya dağ konularak damat evine dönülmelidir. Buradaki temel inanç ise ilk doğan çocuğun erkek olması temennisi yatmaktadır. Düğün evinden damat evine getirilmek üzere gelin tarafından hazırlanmış yastık atin üzerine birikilmiştir. Geleneğe göre yastığı ilk alan kişi damada götürmek üzere hareket eder ve yastığı kimseye kaptırmadan damada ulaştırmak gibi bir sorumluluk taşımaktadır ayni zamanda zira geleneğe göre yastığı damada götüren kişi damattan hediye alacaktır.
Damadın evine varan düğün alayı büyük coşku ile karşılanır. Geleneklere göre damat ve sağdıcı kendisine bu mutlu gününde eşlik etmek üzere birlikte düğün alayı gelene kadar yakın bir komsu evinde ağırlanmaktadırlar. Topluma karşı saygıyı ifade eder bir manada musahip ile sağdıç ağızlarını bir mendil ile örterler.
Atıyla damadın evinin çatısı önüne getirilen gelinin başına damat ve musahibi tarafından yüksek bir yerden elma atılır. Burada işlenen tema ise hoş geldin temasıdır ve ilk dokunuşu bir nesne ile yapmaktadır. Damat bu merasimden sonra misafir kaldığı eve geri döner. Bundan sonrasında artık çiftlerin buluşması davul ve zurna eşliğinde Halay çekilerek yapılır. Damat misafir kaldığı yerden alınarak gelinle buluşturulur.
İki ciftin buluşma sahnesi evin bir bölümünde bir bez ile ayrılan bölümde gerçekleştirilir... Çiftler ellerini tokuşturarak hayata ilk adımlarını atmış olurlar. Ruh ve bedenin ilk adimi kanıksamak anlamında ifade etmek doğru bir yaklaşım olacaktır... Bu kapsamda gelin başı kırk gün boyu taşıyacağı kırmızı bir pusu ile bağlanır ve bu kırk günlük zaman diliminde dışarı çıkmayarak saygının ve toplumun gelenek özelliklerinde on plana çıktığını kanıtlar. Ancak modern toplum ilişkisinde toplulukların bu geleneksel özelliklerinde kırılmalar oluşmuştur. Bu bağlamda sermayenin global bir nitelik kazanması neticesinde geliştirilen tek kültürlülük toplumsal yapılarda tasfiye rolü üstelenmiş durumdadır… Yine buna bağlı olarak toplumun tüketim alışkanlığı ve sosyal yasam ilişkisi yeni boyut kazanmıştır. Bilinen gerçek ise şudur. Mevcut değişim ilişkisi toplulukların iradesi dışında gelişmektedir.
Doğan Ateş