12 Kasım 2012 Pazartesi
FELSEFE VE FİLOZOFLARIN GERÇEK YÜZÜ
Öncelikli olarak hayıflandığım ve sadece ülkenin değil dünyanın önündeki ciddi bir problemi dile getirmek isterim ki o problem şudur ; insanların aklındaki felsefe kelimesi, eski çağlardan kalma bir takım şahısların gerçekleştirdiği düşünsel fanteziler olarak algılanır.Yine aynı şahıslar sanki maddi hayattan kopmuş ve toplumu umursamıyorlarmışçasına kendi düşüncelerinde boğulanlar gibi belirir aklımızda.Tabii ki durum bundan ibaret değildir.Filozoflar dünya tarihi boyunca toplumsal sorunlara çözüm arayışı içine girmiş ve bu sıkıntılara hayatlarını adamışlardır.Milattan önceki filozofların bile insan kaynaklı sorunlara eğildiğini açıkça görürüz.Mesela Platon(Bazılarının da Eflatun olarak bildiği kişi);Devlet adlı eserinde,kafasındaki ideal bir devleti betimler ve bu devletin ne işe yaraması gerektiğini,devlet içindeki insanların arasında bulunan hiyerarşinin başlıca dayanak noktalarına değinir.Platon ve bir çok eski çağ filozofundan sonra çok şey değişip gelişmiştir.Artık şimdiki toplumun düzenlenmesinde, milattan önceki filozofların öğretilerini uygulamamız mümkün değildir.Fakat günümüzdeki modern dünya görüşlerinin,modern doktrinlerin oluşmasını onlara borçuluyuz.Ayrıca gerçekliğin tutkulu takipçileri oldukları için ; matematik,fizik,kimya vs bir çok bilim dalının çıkış noktası sayılırlar.Aristoteles'in kosmos ve fizik üzerine eserleri veya René Descartes'in türev-integralin temellerini atması gibi örnekler rahatlıkla çoğaltılabilir.Bu insanlar bir birikimin öncüleridir.
Düşüncelerimizin böylesine sapmış veya saptırılmış olmasının başlıca sebeplerine değinelim.Bu sebeplerden en önemlisi eğitim sistemidir.Bir çok felsefik kavramı önümüze dizip ezberlememizi isterler.Çoğu zaman boşluk doldurmalı felsefe sınavlarıyla karşılaşırız.Ne kadar acı değil mi? Bir süre sonra beyinlerimiz,onlara vurulmuş zincirlerle yaşamaya alışır...
Aslında bunu da bilinçli gerçekleştirirler.Hükümetler ve egemen sınıflar,tarihten bu yana halkların düşünmesine engel olacak her türlü riyakarlığı yapmaktan geri durmadılar.İnsanların düşünmeleri onlara her zaman rahatsızlık vermiştir.Ezilen sınıfların kendilerini alaşağı edeceğinden korkarak ve kendilerine itaat eden ve düşünmekten aciz bir toplum yetiştirirler.Mesela ben de lisedeyken felsefeden nefret ederdim ama liseden mezun olduktan sonra yavaş yavaş sempati oluşmaya başladı.Tabi bu artan sempatime çevremdeki bir kaç insanın öncülük ettiğini inkar edecek değilim ama anlattığım gibi öncelikli olarak düşüncemin değişmesinde başlıca unsurları vardı.-Toplumun iç dinamiklerini öğrenmek ve ona çözüm önerileri sunmak(Daha sonra felsefeden ayrılıp sosyoloji olarak tanımlanacaktı)
-Bir insan olarak gerçekliği takip etme isteği(Daha sonra felsefeden ayrılıp bilim olarak tanımlanacaktı)
Felsefe basmakalıp bir düşünce sistemi olamaz.Asıl bilmemiz gereken şey,içeriğindeki bilgiler değil nasıl felsefe yapıldığıdır.Böylelikle gereksiz sınırlardan kurtulmuş oluruz.
METE VESEK
