4 Ocak 2013 Cuma

ATOM'UN ŞAŞIRTAN GİZEMLERİ !






Büyük olandan anlaşılamayacak kadar küçük olana kadar, evren gerçekten aşırı boyutlarla dolu bir yerdir.Boyutlar hakkında düşündükleriniz, gerçekten hayal edilebilir mi? Güneş sisteminden saman yolu galaksimize ve muazzam evrene, ardından küçük madde  zerrelerine, yani her şeyin yapı taşı olan moleküller ve atomlar gerçekten anlaşılabilir mi?

Bir yıldız, bir gezegen ve biz de dahil olmak üzere gördüğümüz her nesneyi oluşturacak şekilde, nasıl tekrar tekrar birleştirdikleri gerçektende olağanüstü bir durum. Bu kadar muazzam boyutlarla dolu bir sonsuzluğun, evren adını verdiğimiz bu büyük kozmik ağın içinde her şeyi birbirine bağlayan algılanamayacak kadar küçük olandır, ve bu ironik bir durumdur.

Bu sonsuz evrenin açığa çıkmamış tüm gizemleri aslında atomlarda gizlidir. Atomların ne kadar küçük olduğunu anlayabilmek için şöyle diyebiliriz; Bir atom bir portakal için, portakal dünya için neyse o dur. Çok büyük olanı anlamak istiyorsak, çok küçük olanı anlamamız gerekiyor. Çünkü her atomun içinde evrenin en büyük gizemlerinden bazılarının anahtarı bulunuyor. O kadar çok küçükler ki onları görebilmek için onlardan birkaç yüzbin tanesini bir araya getirmek gerekiyor.

Görebileceğiniz en ince şey insan saçıdır, ama bu bile 300.000 atom genişliğindedir. Eğer atomlar görülebilecek kadar büyük olsalardı, örneğin bir bilye gibi, o zaman saç teli 16 km genişliğinde olacaktı. Bir çok benzetme olabilir. Mesela; bir cümlenin sonundaki noktada milyarlarca atom olduğu söyleniyor. Ve atomlar bile daha küçük partiküllerden meydana gelmiştir. Bir atomun merkezinde tam ortasında bir çekirdek bulunur. Çekirdekler,  protonlar ve nötronlar adındaki partiküller birleşiminden oluşur. Atomların dışında birçok katman şekilde bulunan elektronlar vardır. Bu partiküller farklı sayılarla bir araya gelip elementleri meydana getirirler. En basit atom olan hidrojende, 1 proton ve 1 elektron bulunur. Buna 2 nötron eklersek bir helyum atomu elde etmiş oluyoruz, bunu üç katına çıkartırsak karbon atomu elde ediyoruz. Dünyada ki en ağır element olan plütonyuma kadar liste bu şekilde devam ediyor. Bunlar gezegenimizde bulunan 94 elementten sadece birkaçı ve onlar her şeyin ve hayatın bile yapı taşları. Ortalama insan vücudunun içinde 7 oktilyon atom var  bu da 7'nin arkasına 27 tane '0' gelmesi demektir. Bunu hesaba katınca atomlar hakkında daha fazla şey bilmemiz gerekiyor, ama bilmiyoruz mesela atomun yapısı, bir çoğumuz onların sadece yoğun halde olduğunu ve elektronların çekirdeğin çok yakınında döndüğünü sanırız. Ama güneş sistemindeki yaygın kanı gibi bu da yanlıştır. Aslında atomun % 99.9999999 ise boşluktur. Elektronlar çekirdeğin çok daha uzağında yörüngede dönerler.

Her şeyin daha küçük parçaya bölünemeyen tek bir madde zerresinden meydana geldiği teorisini ilk ileri süren eski yunanlılar olmuştur. Aristoteles'in maddeye bakışı, kendinden önce yaşamış olan filozoflara olan tepkisini ifade eder. O, Empedocles'in düşüncesine katılmış ve her şeyin dört ana maddeden yapıldığını savunmuştur. Bu dört ana madde ateş, su, toprak ve havadır.

Bu dönemi izleyen çağlarda bu düşüncelere bir ilave yapılmadı, ilk kez 19. yüzyılda John Dalton, modern atom kavramını ortaya attı. Dalton, kimyasal reaksiyonlarda maddenin tam sayılarla belirlenen oranlarda tepkimeye girdiğini gösterdi ve dolayısıyla, maddelerin atom denen sayılabilir ama bölünemez parçalardan oluştuğunu ifade etti. Buna ek olarak, atomların kütlelerini ortaya koyan bir tablo hazırladı. Bunu izleyen dönemlerde bir çok ifadeler ortaya koyuldu.

Bilindiği gibi, ünlü ve büyük bilim adamı olan Albert Einstein‘in atomu parçalanmasının önemi çok fazladır. Ünlü denklemi olan E = mc² 'nin içinde gizlenmiştir. Einstein'nın bu formülü atomu parçalamakta büyük rol oynamıştır ve bunu keşfedip ortaya çıkaran ise Lise Meitner'dır. Einstein; atomu parçalamak 100 yıllar alacaktır diye düşünmüştür fakat Avusturyalı Meitner bu süreyi kısaltmıştır.