Bilim insanlarına göre evren oluşurken şuanda çevremizdeki her şeyi meydana getiren bildiğimiz maddeden başka bir madde de içeriyordu. Bunun içinde eşit miktarda anti madde barındığına yani görünmez kötü ikizi olduğuna inanıyorlar. Evrenin en başına gidecek olursanız madde ve anti maddeden meydana geldiği ortaya çıkıyor. Her partikülün bir anti partikülü olduğu anlaşılıyor. Çılgınca geliyor belki ama, bu anti madde gerçek bir tür bilim kurgu. Anti madde tam olarak maddeye benzer, aralarındaki fark ise, anti madde tamamen farklı bir yüke sahiptir.
Normal madde atomlardan oluşur, atomlarda atom altı parçacıklardan meydana gelmiştir yani negatif yüklü elektronlar ve pozitif yüklü protonlar. Anti maddede ise parçacıklar tam tersi yüke sahiptir, aynı kütleye ama zıt elektrik yüklerine sahipler. Protonlar atomun çekirdeğini oluşturan pozitif yüklü parçacıktır. Anti proton ise tıpa tıp aynı kütleye sahip negatif yüklü parçacık.
Evrenimizde zıtlar birbirini çeker partiküller ile anti partiküller bir araya gelir. Madde ne zaman anti madde ile bir araya gelse sonuç hep aynı oluyor, birbirlerini imha ediyorlar. Uzayda birbirine çarpacak şekilde yol alan iki uzay gemisi olduğunu düşünün, biri normal maddeden olduğunu düşünün diğeri ise anti maddeden, çarpışma muazzam boyutlarda olacak ve geride kozmik çarpışma dedektiflerinin inceleyecekleri bir enkaz bile kalmayacaktır. Madde de anti madde de yok olur, ama enerji yok olmaz, enerji iki tane son derece yüklü gama ışınına yani fotona dönüşür ve mini bir kütlenin içinde saklı enerji miktarı hayret verici miktardadır. Eğer madde ile anti maddeyi alır karıştırırsanız patlar ve aslında evrendeki en büyük enerji kaynağı madde ve anti maddenin çarpışmasıyla ortaya çıkar. Toplayabilecek olsak değişken anti maddeyle madde karşılaşmasında muazzam bir enerji potansiyeli mevcuttur. Anti maddenin etrafını saran esrar şudur; evrenin ilk zamanlarında madde ve anti madde miktarı neredeyse eşit peki o kadar anti madde nereye gitti?
Evrendeki en büyük sırlardan biri kötü ikizimiz anti maddeye ne olduğudur.
Gökyüzünde nereye baksak sıradan madde görüyoruz anti madde görmüyoruz. Samanyolu galaksisinin merkezinden gelen çok az miktarda anti madde var. Evrenin neden tamamen maddeden geldiği ve neden çok az miktarda anti madde olduğu bir sır.
Bir başka varsayım ise şu; belkide evrenin ilk zamanlarında madde anti maddeden biraz daha fazlaydı, yani yok etme savaşına giren partiküller ve anti partiküllerden geriye çok az miktarda madde kaldı ve savaş meydanından son çıkan gazi ise onlar oldu. Her bir milyar anti proton için bir milyar proton gerekir, milyar kendini yok eder ve geriye sadece proton kalır. En gelişmiş kuramlar bile madde ile anti madde arasında neden bir asimetri olduğunu açıklayamadı ama iyiki varmış yoksa biz olmayacaktık. Madde galip gelip her şeyi meydana getirmiş olsa da, uzak galaksilerde ya da uzak uzay bölgelerinde anti maddenin egemen olduğu yerler olabilir mi?
Ne kadar garip olursa olsun bilim adamları tıbbi araçlar için az miktarlarda anti maddeyi üretmeyi başardı. Parçalanmakta olan radyoaktif malzemelerden elde edilen anti madde parçacıkları vücuda enjekte edilerek beyinde pet taraması yapılıyor. Çoğumuz hastaneye gittiğimizde ve pet taramasına girdiğimizde bize aslında anti madde kaynağını enjekte edildiğini bilmeyiz. Pet'in ''P'' si pozitron demektir, pozitron ise anti elektrondur. Pozitron emilmesi sayesinde vücudun bir bölümüne gidip ne olduğuna bakarsak hemen elektron bulduğunu görüyoruz birlikte yok oluyorlar ve gama ışını vücundun dışına çıkıyor, ve böyle yakalanıyor. Beynin zihinsel faaliyet gösteren bölgelerinde yoğunlaştığı zaman, pozitron radyasyonu salınımını seçebiliyoruz. Artık beyin taramaları sırasında düşünen beyinin fotoğraflarını çekebilmek, anti madde sayesinde mümkün olmuştur. İşin ironik tarafı ise anti madde bizim beynimizin sırlarını çözebiliyor iken, beynimiz anti maddenin sırlarını çözememekte. Şuan evrenin neden anti maddeden geldiğini bilmiyoruz ama bu sorunun cevabı bakımından ilerleme kaydettik, lakin küçük adımlarla...