16 Mayıs 2013 Perşembe

İNSAN?


Karanlık. Sessizlik. Ellerinle duvarları yokluyorsun fakat o duvarlar hiç bitmiyorlar. Aslında yuvarlak bir odada kendi etrafında döndüğünü anlayamadığından, sonsuzluk içine hapsedildiğini düşünüyorsun. Orada biri var düzensiz olarak, hiç konuşmadan, soru sormadan geliyor. İşkence yapıyor. Nedenini merak ediyorsun. Hakaret etmiyor ya da senden bir bilgi almak istemiyor sadece sana eziyet ediyor. Bazen günlerce gelmiyor. Bazen de günlerce çıkmıyor oradan. Ne geldiğini hissediyorsun ne de gittiğini. Konuşmadan sadece bir işkence yapıyor. Mesela sadece ayak başparmağınla uğraşıyor saatlerce, günlerce. Her insan gibi sende karanlıktan, sonsuzluktan ve sebepsizlikten korkuyorsun.

İnsanlar, doğaları gereği herşeyin nedenini ararlar. Nedenlerini ve sonuçlarını bilip öngörebilecekleri, aydınlık ve sınırlarını kendilerinin çizdiği bir dünya onlar için cennettir. Gelen işkencecinin, seni çıldırtan düşünceler, sana kötülük yapan insanlar olduğunu ya da senin için kötü olan her şey olduğunu düşün. İşkence edilen sensin. Tersini düşün sana kötülük yapan insanları ve seni çıldırtan düşünceleri buraya tıktığını ve senin işkenceci olduğunu düşün. Artık hangisi hoşuna giderse…

Nereden biliyorsun aslında o sonsuz yuvarlak hücrede yaşamadığını. İşte aklın, düşüncelerin, toplum, evin, işin adını ne koyarsan o olur Hücre.

İşyerin ise oradaki patronun işkencecidir. Evin ise eşin ya da çocuklar olur işkenceci, kafanın içi ise hücren, pişmanlıklarındır işkencecin. Çok mu pişmanlığın var diye sorarsan eğer sana kendininkileri düşündüğünde anlarsın ne demek istediğimi derim. Bazen pişman olduğun şeyi yaptığına sevindiğini ve yapmakta ısrar ettiğini düşündüğün anlar olmadı mı hiç? İşte buna delilik denir. Einstein'ın da dediği gibi. Delilik, aynı şeyi tekrar tekrar yapıp farklı sonuçlar beklemektir.

ELAMİM